Deniz Kalıbcıoğlu

Deniz Kalıbcıoğlu

Hababam Sınıfı

A+A-

Basketbolda Açılış Kupası tam gaz devam ediyor. Ligin bu sene aldığı yabancı oyuncu kararı basketbolun seyir zevkini düşürse de rekabeti artırdığı kesin. Son dönemde alınan sonuçlar da bunun göstergesi.

Küçük yaşlardan itibaren sporun her türlüsünü izlemeye çalışıyorum. Dönem dönem sporun dalları değişiklik gösterse de, bisiklet, basketbol ve futbol ister istemez başı çeker durumda. 34 yaşına yeni basmış biri olarak, futbolda 94 Dünya Kupası hayal meyal hatırladığım ilk büyük turnuvadır. Turnuvanın en büyük favorileri olan İtalya, Brezilya, Almanya dışında benim hatırladığım ve sempati duyduğum takımlar Kamerun, İskoçya, İrlanda, Bulgaristan ve Nijerya olmuştu. O turnuvada İsveç ile Bulgaristan büyük sürprize imza atarak yarı finale yükselmiş, ikili arasında oynanan 3’üncülük maçında Kenneth Anderson’lu, Larsson’lu İsveç, Stoichkov’lu, Kostadinov’lu Bulgaristan’ı 4-0 yenerek turnuvayı daha mutlu kapatmıştı. Tüm dünya üzerinde o kupa Baggio’nun kaçan penaltısı ile hatırlanırken, benim hafızamda Kostadinov’un saçları veya Omam Bıyık’ın gol sevinci de en az o kadar belirgindir.

Bu kadar uzun bir futbol girişini, hem de bir basketbol köşe yazısında yapma sebebim 35 yaş üstü okuyucuları yazıya çekmek değil elbette. Her zaman bir dürtü olarak “yıldız” takım yerine “potansiyelli” takımı izlemenin heyecanı bende ayrı olmuştur, bunu belirtmek isteyerek örneklendirme üzerinden gitmeye çalıştım. Bu nedenledir ki, Soyer Hacıganimler ile Girne Amerikan Üniversitesi arsında oynanacak maç için içimde farklı bir heyecan vardı maça giderken. Bir tarafta yaş ortalaması heyecanları gibi yüksek Soyer, diğer tarafta ise genç nüvesi ile gelecek vadeden GAÜ.

Maçın analizine girecek olursak, henüz maç başında sakatlık geçiren Hasan Kasap’ın durumu maçın gidişatı adına çok kritikti. İlk periyotta GAÜ’nün hücum anlayışı sürekli pick üstüne pick yaparak boşluk aramak üzerineydi fakat Soyer’in bu sezon en iyi yaptığı iş savunmada bu tarz hücumlara ne zaman switch yapıp yapmayacaklarını çok iyi kurgulamaları. Bunun en büyük sebebi maç içinde oyuncuların birbirleri ile iyi bir iletişime sahip olmalarından kaynaklanıyor. Savunmadan bu şekilde duran Soyer hücumda da doğru işleri yapınca maç bir anda 15-8’ geldi. GAÜ’nün aldığı ilk mola sonrası uyguladığı tam saha baskı sonucu ilk anlarda bocalayan Soyer, topu yarı alandan hızlı geçirmeyi de sonrasında başarılı bir şekilde yapınca toparlandılar. Bu anlarda Soyer’in tek eksiği tam saha baskıda sahayı geçtikten sonra gerekli mismatch’ı bulamamaları oldu. Oysaki birçok pozisyonda uzun-kısa eşleşmelerini yakalama şansları doğdu fakat bunu kullanamadılar. Maç boyunca 4 üçlük isabeti bulan Sercem’in 2 pozisyonda bulduğu dip üçlükler GAÜ adına farkı açılmasını önledi ve ilk periyodun 20-15 bitmesini sağladı.

Ligin en garantici oyuncusu Hasan Kasap’ı belki de ilk kez 2 pozisyon üst üste şut kaçırıken gördük 2’nci Periyot başında. Soyer takım olarak en verimli hücumlarını transition üzerinden değil, oturmuş setler üzerinden yaratıyor. Fakat takım baskı yediği zaman hücum setinin oturması zaman alıyor ve ister istemez top bir oyuncunun elinde patlıyor. Hasan’ın bu şutları kaçırmasının da en önemli sebebi bu oldu. İlk periyotta sadece 6 oyuncu kullanan Ahmet Şahinsoy, yaş ortalaması yüksek ekibinin yorulmasını fark etmiş olacak ki, 2. Periyot biraz daha seri rotasyonlara gitme durumunda kaldı. Yine de takımda aktif rotasyonda oynayan 7 oyuncuya en az 1 oyuncu daha muhakkak eklemeleri gerek. 8-9 oyuncu olmadan bir playoff serisinden sağ çıkabilmeleri imkansız çünkü. 2. Periyotta Alperen’in Yusuf karşısında etkili oyunu, Mustafa Öksüzoğluları’nın çevikliğini kullanarak ve Mustafa Rıfkı’nın inatçılığını kullanarak yarattığı penetre imkanları ile Mert Aksu’nun önceki maçlarda eleştirdiğim oyunu yavaşlatmama dürtüsünü kazanması sonrası oyun üstünlüğünü elinde tutmayı başardı Soyer. Mustafa Rıfkı konusunda ise hırsı muazzam olmasına rağmen boyalı alan dışındaki şut mekaniği konusunda ciddi bir çalışmaya girmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bu dönemde tam saha pres uygulamaya devam eden GAÜ’ye karşılık olarak Soyer alan savunma stratejisini kullanmaya çalıştı. Alan savunması aslında uygulanması çok zor bir savunma. Oyuncular arasında ciddi bir kimya bütünlüğü ve odaklanma yeteneği gerekiyor. Bunu 2 hücum yapamayan Soyer’e karşı GAÜ, iki hücum üst üste dip üçlükten sayı bulmayı başardı. GAÜ’nün bu tam saha baskısına karşı maçı kontrol altında tutan isim Soyer adına Kemal Taşçı oldu. Takımının sakin kalmasında çok önemli bir rol oynuyor Kemal. Aynı zamanda uzun zamandır bulamadığı şut şansını da bulduğu gibi, maç içerisinde sürekli hücum varyasyonlarında arkadaşlarını oyuna sokma ve oyunda tutma görevini de üstüne almış gibi. İspatlaması gereken hiçbir şey olamamasına rağmen sanki ispatlaması gereken çok şey varmış gibi oynadığı için de onu tribünlerden izlemek büyük keyif veriyor.

Devre arasına girerken Soyer’in maçı koparması için ihtiyacı olan zaman aslında 3. Periyodun başı gibi gözüküyordu. Zira kondisyon olarak daha üst seviyede olan, genç nüvesi sayesinde daha çok koşan ve yarı alanı çok çabuk geçebilen GAÜ’ye karşı ikinci devrenin başında maçı koparamazlar ise, rotasyon darlığı ve yorulmanın da getirdiği eksiklikler ile birlikte GAÜ son periyotta maçı çevirebilirdi. Tam da düşündüğüm gibi oldu ve Soyer 3. Periyota baskılı bir savunma ve sürekli içeri penetre deneyen bir hücum ile başladı. Sadece 4 dakikalık bir sekansta asist üzeri sayılar ile farkı açtılar ve maçı kırdılar. GAÜ’nün bu süreçte yaptığı top kayıpları da aynı zamanda ekibin moralini de bozdu. Ahmet Gürel Alp hocanın oynatmaya çalıştığı oyun felsefesi ile sahada yer alan beşin birbirini tutmadığını düşünüyorum. Yaklaşık 10 saniye içinde topu potaya göndermeye çalışan bir felsefeyi sahada oynayabilecek oyuncu sayısı 3 olunca, kalan iki oyuncunun ritme girmesi çok olası değil. Çünkü bir yandan bu hücum felsefesini oynamaya çalışırken, diğer yandan tam saha presi de uygulamaya çalışınca, takımın adeta nefesi kesiliyor, gardı düşüyor. Soyer adına ise yorulan Alperen kenara gelince tam saha pres karşısında hücum tarafının merkezinde durup top dağıtabilecek ekstra bir uzunu sahaya sürebilmeleri gerek. Bu takım içinden bir oyuncu olur, sonrası için bir transfer olur ama o bölgeye bir back up şart gibi gözüküyor.

Son periyotta oyunu rölantiye alan, süreyi iyi kullanan ve bu noktalarda boş hücumlar yaratmayan Soyer farkı tutmayı başarıp maçtan 20 sayı fark ile ayrılmayı başardı. Soyer adına düşük üçlük yüzdesi, GAÜ adına ise yüksek top kaybı sayıları üstüne düşünülmesi gereken konular. GAÜ’nün lige bu sezon kattığı ve katacağı çok şey var. Soyer ise yaş ortalaması yüksek bir ekip olarak “kolej havası” tadında oynadıkları için bir Hababam Sınıfı benzetmesini hak ediyorlar. Birbirlerini kolluyorlar ve oyundan keyif alıyorlar.

basketbol-003.jpg

Bu yazı toplam 1049 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar